Ana içeriğe atla

Bazen üzülürüm.

Ben küçüklüğümden beri Dedem'e tapardım. Ben 5 yaşındayken bana rakı içirmişti. En güzel yemeği hep benim için yaptırdı. Bendim onun için. O da benim içindi. Yıllarca her yaz yanında kaldım. Sadece akşamları görürdüm, sırtımı kaşırdı. Rakı ve sigara kokusu sinerdi üstümüze. Bana bisiklet almıştı kırmızı :) dışarıdan eve girince görmüştüm, benim olacağına bile ihtimal vermemiştim. Çağırmıştı beni. Hayatımda tanıdığım en iyi eğiticiydi, en güzel cümleleri o kurardı. 1 oda dolusu kitabı vardı ve hepsini sayfa numarasına kadar hatırlardı. Belki evrendeki en bilge kişiydi benim için. Daha çok anlatırdım ama bulanık görmeye başladım, sanki yağmur yağıyor odamın içine de ben camın arkasından bakıyorum gibi.

Dedem çok hastalandı, aort damarı patlamıştı. Hemde iş yerinde patlamış. Hayatım boyunca 2 kere doktor görmüştür Dedem belki 3 . Çalışırken ağzından burnundan kan gelmeye başlamış, apar topar kaldırmışlar, içi kanarken etrafındakileri dövmüş beni rahat bırakın diye. Anlamış ne olacağını.

Ankara'ya her gittiğimde Dedemle mutlaka işe giderdim. Her sabah bana kahve yapar, trt FM ayarlı radyosunu açardı. Hala kulaklarımdadır o cingıl. Hiç çalan müzik hakkında yorum yapmazdı, bazen rock çalardı bazen tsm ama hiç ay bu ne kötü diyip kapattığını bilmem. Hepsini bilmek gerekir derdi.

Çok eskiden yağlı boya tablolar yapmıştı ve son 4-5 senesinde bilgisayar ile tanışmış 70 yaşında bir delikanlıydı. Yağlı boya tablolarını bilgisayarda tekrar çiziyordu, hatta daha iyilerini çiziyordu. programların fırça kullanımı hakkında yorum yapıyordu bana. şu fırça bunda iyi bu fırça bunda iyi diye. taslağını o kıçı kırık ms paint ile çizerdi ordan photoshop'a alır üzerinden geçer corelpaint ile son rötuşlarını yapardı. hepsinin fırça kalitesi farklıydı.

Dedim ya benim için çok önemli bir insandı, daha fazla ayrıntı anlatırdım ama konu çok dağılacak diye anlatmak istemedim.

Kış'tı Dedemin hastahaneye kaldırılışının 10. ya da 20. günüydü emin değilim. ben kocaeli üni. kazanmıştım ve deprem olduğu için haftasonları dersim vardı. Babam ve annem her hafta sonu Dedemi ziyarete giderdi giderken de senin gelmene gerek yok, zaten gelince ne yapıcaksın çok gergin oluyor sen okula git derdi. ben de iyi napiyim derdim, sonuçta çıkacaktı hastaneden o zaman koşup sarılabilirdim.

Aort damarı patladığı için, 2-3 amelyata girdi, yapay damar takmışlar fakat sigara içtiği için damarları sertleşmiş ve yapay damarı kabul etmemiş. ama düzelteceklerdi di mi? yani doktor onlar, yapabilirler diye düşündüm.

Bir gün okuldan eve geldiğimde evde herkesin yüzünde garip bir ifade vardı, anlamadım "ne oldu" dedim. "Deden kötüleşmiş de onu görmeye gidiyoruz" dediler. "ben de" dedim. yok canım sen gelme şimdi yarın okulun var gerek yok dediler. tamam falan derken hazırlandılar çıkıcaklardı, o sırada açık olan kapıdan komşumuz girdi direk bana sarılıp "başın sağ olsun murat" dedi. evdeki herkes dondu kaldı. o an bi başım döner gibi oldu ama hiç tepki vermedim, odama girdim önce bilgisayarın karşısına oturdum. sonra küçük amcam geldi, ağlayarak kafamı falan öptü. "siktirin gidin" dedim mi? demedim mi? hatırlamıyorum bile. daha onlar odamın kapısındayken, yerimden yavaşça kalktım, Dedem için özenle sakladığım 1 litrelik J&B şişesini çıkardım dolabımdan. kapağını açtım. kafama diktim, babam biz gidiyoruz gecikicez dedi. gözlerimi kırptım sadece, şişeyi hiç indirmedim. ne kadar içtim içmedim bilmiyorum, gözüm karardı, sabah kalktığımda yerdeydim. şişe bacağıma düşmüş, kırılmamış. kafamı yere çarpmışım. evden çıkıp biraz yürüdüm.

ve ben hala Dedem'in mezarına gitmedim. benim için hala burada benimle...


o yüzden, siz X kişi öldüğü için ben tepki veremiyorum, komik geliyor. evet insanlar ölür. bunu kimse anlatmamış olabilir size ama evet, ölüyoruz lan. ölümsüz olduğunu düşünen varsa (o))) bak ölümsüzsün. hı hı evet.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zehirlenmeler

Şimdi ne alaka diyebilirsiniz ama, sanırım zehirlendim ve bunun için belirtileri ararken buldum. 100'e yakın sitede aynı yazıları görünce ben de yazayım dedim. kaynaklar en altta mevcuttur. hatta kaynaktan direk copy&paste :) Zehirlenme Nedir? Herhangi bir kimyasal, organik veya fiziksel madde vücuda girdikten sonra özelliğine göre yerel veya genel hasar meydana getirerek, ölüme neden olabiliyorsa bu maddeye ZEHİR, olaya ise ZEHİRLENME denir. Yerel belirtiler: - Sokulan, ısırılan, temas eden yerde kızarıklık, şişlik, gerginlik, ağrı ve kaşıntı Genel belirtiler: - Vücut ısısının yükselmesi (ateş), - Tüm vücutta kızarıklık, döküntü, kaşıntı, - Solunum sıkıntısı, hızlı ve zayıf atan nabız, - Baş ağrısı, kulak çınlaması, - Halsizlik, kendinden geçme, gelişen bilinç kaybı, - Şok, ölüm. Zehir, vücuda bilerek (kasti) veya bilinmeden(kazara), dört yoldan alınabilir: 1-Sindirim, 2-Solunum, 3-Deri ve 4-Kan yoluyla, olmak üzere. Sindirim Yolu Zehirlenmeleri Ağız yoluyl

neyse bi gün.

kendimi kesiyorum, o sırada yanımdan hızla geçmekte olan aracın içinde oluşan sonik dalgalar bıçağımı kırdı. ben de kendimi kesmekten vaz geçtim. bıçak tamircisi aramaya çıktım, 8. caddenin sonundaki 2. sokağa girdim orada olmalıydı, fakat orada da bulamadım. yerini değiştirdiğini söyleyen kavak ağacına selam edip, yerini öğrenmeye çalıştım. 3. sokağın sonunun bağlandığı 4. caddedeki kuyumcuya sormak istedim, o da bana bıçağı 12 lira karşılığında satın alabileceğini söyledi, olmaz 20 lira eder benim kırık bıçağım dedim. hayır 13 veririm en fazla dedi. o parayı alamam bu sizin hakkınız dedim ve çıktım. yoldan geçen hain kurt bana bıçak ustasının Sinfir dağında olduğunu söyledi, neden orada diye sorarken ortadan kayboldu. vertigo bünyemin gerçek dünyadaki oluşan olayları bana bu şekilde yansıttığını biliyor muydunuz? hayır kendimi kesmiyordum, otobüs bekliyordum ki otobüs geldiğinde yeni aldığım akbili düşürdüğümü farkettim. onu aramak için akbil gişesine kadar gitmiş olmam oranın bı

dünyadan uzak.

günlerden ne? hangi zamandayız? neden hala nefes alabiliyorum ama hareket edemiyorum. buradaki nemli ve ağır toprak kokusu ne? gitmek için vakit gelmek bilmiyor. gözlerim doluyor yavaş yavaş, o kadar ağır ki göz yaşlarım biri kabından taşıp yere düşüyor, yavaşça.. her yere dağılıyor odamı dolduruyor. o kadar dolduruyor ki boğazıma kadar geliyor su, yutkunamıyorum. pencereyi açıyorum hava almak için, aslında ben nefes alamıyorum ki... evet ben bu dünyayı terkedeli çok oldu..